21 Mayıs 2012 Pazartesi

Yaşlanma Karşıtı En etkili Serumlar

Piyasadaki en etkili yaşlanma karşıtı serumları nelerdir?

1. Darphin Rejuvenating Lifting Serum
Anti-aging etkili en iyi serumlar Darphin Rejuvenating Lifting Serum
Güçlü serum, yenilikçi formülü ile cildin sıkılaşmasını ve toparlanmasını sağlıyor. Gözle görünür bir biçimde kırışıklıkların ve yaşlılık izlerinin görünümünü hafifletiyor. Cilt tonunun eşitlenmesine yardımcı oluyor.

Cildin toparlanmasında %77 iyileşme ve sıkılığında %43 artış sağlıyor.

STIMULSKIN PLUS Rejuvenating Lifting Serum'u 3 ay boyunca günde 2 kez kullanan 25 kadın üzerinde yapılan klinik testler ile kanıtlanmıştır.

521 TL
               
2. Kiehl’s Açai Damage-Repairing Serum
Anti-aging etkili en iyi serumlar Kiehl’s Açai Damage-Repairing SerumKiehl’s kimyagerleri bu çığır açan formülü yaratırken Brezilya Amazon ormanların da yetişen dünya üzerindeki en güçlü antioksidan olan açai berry meyvesini, aloe verayı, lavantayı ve gülsuyu özlerini kullandı.

Bu mükemmel formül çevrenin cilt üzerinde oluşturduğu fiziksel zararları tamir etme özelliğine sahip. Cildin renk dokusunu düzeltiyor, dokusunu pürüzsüzleştiriyor, sıkılığını arttırıyor ve çok daha canlı sağlıklı gözükmesi sağlıyor. Cildin doğal kendini yenileme sürecini aktive ediyor ve oksidatif stresin görünen etkilerinden cildi arındıyor.

Cildi hafifçe nemlendiriyor ve ilk çizgilerin azalmasını sağlıyor. Düzenli günlük kullanım sonucunda oksidasyonun hücreler üzerindeki zararlı etkilerini engelliyor.

EcoCert Organik sertifikalı. %100 doğal içerikli. Paraben ve silikon içermiyor.
                                           
                                                                                129 TL
Anti-aging etkili en iyi serumlar Clinique Even Better Clinical Koyu Leke Serumu3. Clinique Even Better Clinical Koyu Leke Serumu
Even Better Clinical koyu leke serumu, koyu lekeleri, yaşlılık lekelerini ve yaşlılık sonucu oluşan renk farklılıklarını, güneşin cildimize yıllar boyu verdiği zararları, çevresel zararları ve akne lekelerinin izlerini gözle görülür şekilde azaltırken daha sağlıklı ve pürüzsüz bir görünümü de açığa çıkarıyor.

Özellikle el ve dekolte gibi yaşlanma belirtilerinin ve lekelerin en yoğun gözlemlendiği diğer sorunlu bölgelerde de etki sağlıyor. 12 hafta sonunda cilt rengi eşitlemede %53’e varan sonuç veriyor. (Clinique Laboratuarlarında yapılan araştırmalara göre bu bilgiler saptanmıştır.)

237 TL
Anti-aging etkili en iyi serumlar Estee Lauder Idealist Even Skintone Illuminator Serum
4. Estee Lauder Idealist Even Skintone Illuminator Serum

Cildinizdeki kızarıklık, güneş lekeleri, siyah noktalar ve cilt tonu eşitsizliğinin anında gözle görülür biçimde azalmasına yardımcı oluyor. Kızarık görünümünün anında azalmasına, cildinizin daha ışıltılı görünmesine yardım ediyor. Zaman içinde cildiniz çok daha aydınlık, ışıltılı ve eşit bir cilt tonuna sahip oluyor.

Kanıtlanmış hassas formülü tüm cilt tipleri için etkili. Yağ içermiyor. İçeriğinde yer alan C vitamini ve bitkisel özler sayesinde lekeleri önlüyor, renk tonu eşitsizliğini gözle görülür derecede azaltıyor.

252 TL

                               

 
           


                               

20 Mayıs 2012 Pazar

Selülitten Kurtulmak için Doktor Önerileri


Dermatolog Dr. Ömür Tekeli

Zayıf ama selüliti olanlar egzersiz yapamıyorsa elektrodlarla adeleleri çalıştıran yöntemleri tercih etmeliler

Zayıf ama selülitleri ortaya çıkmış olanlar için adale baş ve sonlarına bağlanarak kasların hareket ettirmesi yöntemleri selülitler üzerinde etkilidir. Bu sayede karın ve bacak kasları sıkılaşır, bu bölgelerdeki yağ dokusu azalır, incelme sağlanır ve selülit görünümünü giderilir. Metabolizmanın hızlanması sonucu elektrodların adeleleri çalıştırması yöntemiyle bölgesel incelme de sağlanır. Bu uygulama sırasında cihazın verdiği kızılötesi ışınlar sayesinde metabolizma hızlandırılır, karın, kalça ve bacaklardaki lokalize yağlar azaltılarak kaslar sıkılaştırılır. Elektrodlarla adele çalıştıran bu yöntem (Slim-Up); Amerika Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) ve CE onaylı bir teknolojidir.

Normal ya da biraz kilo fazlanız varsa: Lenfatik dolaşımı artırıp selülitleri ve bölgesel yağları gideren LPG ve son sistem refleksolojif yöntemler aynı zamanda incelmenizi de sağlar.
Deri altındaki düzensizlikleri, selülit denen portakal kabuğu görüntüsünü önemli derecede azaltan ve derinin daha iyi kanlanmasına yardımcı olan LPG ve benzer bir esasla ancak daha kısa seanslarla çalışan reflekselojif yöntemler selülitlerin giderilmesinde etkilidir.
Bilimsel çalışmalarda son sistemlerle
•Lipolizin (yağ yakımının) %70,
•Mikro kan dolaşımının %400,
•Lenfatik dolaşımın %300 arttığı kanıtlanmıştır.
Bu etkiler sonucu uygulandığı bölgedeki lokal yağlanmalar azalır, Gevşemiş dokular sıkılaşır, selülitli görünüm azalır, vücut yeniden şekillenir, toksinlerin vücuttan atılımı hızlanır ve cilt elastikiyeti artar.



Dr. Nihat Güven


Geleneksel tıpla modern bilimleri buluşturan mezoterapi kişiye özel tedavi kürleriyle hızlı bir tedavi sağlar

Mezoterapi, Dr. Pistor tarafından ortaya konduğundan beri önemini korumakta, dünyada birçok kadının en önemli selülit giderici yöntemi olmaya devam etmektedir. Mezoterapide hazır karışımlar mevcut olmakla beraber kişiye özgü formülasyon oluşturabilme serbestliği tedavinin etkisini güçlendirmektedir. Mezoterapinin diğer bütün yöntemlerle kombine edilebilmesi ve etkinin uygulanan kişide çok erken dönemde ortaya çıkması en önde gelen avantajlarındandır.
Mezoterapi ilaçlardan oluşan bir kokteyldir ve bu kokteyl istenen kombinasyonda yapılabilir. Örneğin verilen ilaçlarla yağ hücresinin hacmini küçültücü sinyaller gönderilebilir, kan ve lenf dolaşımını tetikleyen, bağ hücrelerini iyileştirecek tamir hücreleri uyarılarak kolajen yapımı provake edilebilir.
Etki ilk uygulama anından itibaren başlar. 1. derece selülitler 1 ay içinde, 2. dereceler 6-7 hafta sürer, 3-4. seviyeler ise 3 ay civarında uygulama gerektirir. Mezoterapinin Monopolar Radyofrekans, LPG gibi yöntemlerle kombine edilmesi etkisini güçlendirmekte ve tedavinin süresini kısaltmaktadır.

Karbondioksitin inceltici etkisini keşfedin
İtalyanların tıbba hediye ettiği bu yöntemde kontrollü karbondioksit verilerek vücudun kendi kendini tamir etmesi amaçlanmaktadır. Karboksiterapide problem olan bölgeye ince uçlu iğneyle CO2 verilir ve bu yolla O2 konsantrasyonu artırılır. Selülit sorunu olan bölgede Karbondioksit oranının artırılmasıyla 1) kan damarları genişler 2) kan akımı/dolaşım hızlanır 3) o bölgeye oksijen taşıyan alyuvarlar bölgeden karbondioksiti alıp taşıdıkları oksijenlerini bırakırlar. Böylece o bölgede zengin oksijenik yapıyla metabolizma, kan ve lenf dolaşımını hızlanır ve selülit sorunu da azaltılmış olur.





Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Orhan Murat Özdemir

Bağ dokusu gevşek olan hanımlar ve selülitleri sarkma ve gevşeme sorunu ile birlikte görülenler monopolar radyofrekans yöntemlerini tercih etmeliler.

Op. Dr. Orhan Murat Özdemir; Cerrahi olan ve olmayan yöntemlerin en zorlandığı konuların başında selülitin geldiğine dikkat çekiyor. ‘Selülit cilt altı yağ doku dizilimini sağlayan bantların kısalması durumudur. Kadınlarda cilt altı yağ dokusu cilde paralel, yan yana dizilmiştir. Bu dizilim için yağ dokuları arasındaki bantlar cilde dikey olarak uzanmaktadır. Bu yapısal durum kadınların selülit problemlerinin temelini oluşturur. Kısacası her kadında selülit problemi gelişir veya gelişecektir diyebiliriz. Selülit; hareketsiz yaşam biçimi, yanlış beslenme ile de tetiklenir. Tedaviler en azından bu kısımdan kaynaklı selülitlerin çözümünde etki gösterir’.

Selülit tedavisi bazen sarkmış gevşemiş cilt sorunu ile karıştırılmakta, bazen de uygun yapıda olmayan kişilerin üst üste vakumlu selülit tedavilerini tercih etmesinden dolayı uygulanan bölgelerde, özellikle bacak içlerinde gevşeme ve sarkmalar artmaktadır. 30’lu yaşlardan itibaren vücutta kollagen sentezi azalıyor ve bağ dokusu gevşiyor. Bu gevşeme kişiye göre farklılık gösteriyor. Eğer vücutta böyle bir sorun varsa ve selülit problemi için vakumlu yöntemler tercih ediliyorsa sarkma sorunu iyice artıyor ve görünüm düzeleceğine daha da kötüleşiyor. Gevşeme ve sarkma tedavisi yapan Monopolar Radyofrekans teknolojisi selülitler üzerinde de dolaylı iyileştirme sağlıyor.
Dr. Özdemir; Gevşeme, sarkma ve selülitin bir arada olduğu durumlarda Monopolar Radyofrekans cilt yenilme sistemini öneriyor. Radyo dalgaları hem özellikle bacak içlerindeki sarkmaları toparlıyor ve selülitlere de dolaylı bir iyileştirme sağlıyor. Kontrollü ısı gönderilen bölgedeki kollagen’ler kısalıp kalınlaşıyor, ciltte gerginlik, cilt kalitesinin artması ve gevşekliklerin toparlanması etkileri gözleniyor. Tek seanslık bir uygulama olması ve dinlenme süresinin bulunmayışı dolayısıyla özellikle yoğun çalışan kesim Monopolar Radyofrekans teknolojisini tercih ediyor.

13 Mayıs 2012 Pazar

Estetik ve Krem..Herşey Güzellik için!


Bazen ne yaparsak yapalım istediğimiz gibi görünemeyiz ve çareyi ya kremlerde ya da estetikte ararız.Estetik müdahaleler çoğunlukla en son çare olsa da bazı durumlarda ilk tercih olması kaçınılmaz oluyor.
 

Göz altı torbaları

ESTETİK

Göz altı torbaları genetik faktörler ya da cilt yapısı nedeniyle erken yaşlarda görülebiliyor. Yorgun, bitkin bir ifade oluşmasına neden olan göz altı torbalarına karşı piyasada birçok krem bulunuyor. Fakat bu kremler ancak torbalar oluşmadan kullanıldığında etkili oluyor. Bu torbalardan tamamen kurtulmanın yolu ise cerrahi müdahale yani estetik oluyor. Estetik alanında klasik müdahale yapılacağı gibi son yıllarda lazerle yağ alma işlemi de göz altı torbaları üzerinde etkili oluyor.

Kırışıklıklar

KREM

Kadınların zamana karşı en büyük savaşında kırışıklıklar başrolde oluyor. Fakat kırışıklıklar konusunda o kadar şanssız sayılmazsınız. Çünkü erken dönemde önlem alınıp, düzenli bir şekilde krem, serum gibi etkili ürünler kullanıldığında yaşlanma belirtilsi olan kırışıklıkların ortaya çıkması da gecikiyor. Ayrıca botoks gibi kolay şekilde uygulanan kırışıklık müdahaleleri de estetik ameliyatların çoğu zaman ertelenmesini hatta hiç yapılmamasını sağlayabiliyor.

Göğüsler

ESTETİK

Bazıları küçük, bazıları büyük sevse de göğüslerde değişiklik yapmak sanıldığı kadar kolay değil. En azından kremi sürün göğüsleriniz büyüsün gibi bir mucize henüz keşfedilmemişken. Eğer göğüslerinizin boyutundan, şeklinden şikayet ediyorsanız tek çareniz cerrahi müdahale oluyor. Fakat göğüs konusunda artık uzmanlaşan estetik ve plastik cerrahlar kısa sürede ve ağrısız şekilde güzel görünen göğüslere sahip olmanıza yardımcı oluyor.

Selülit

 KREM

 Selülit çağımızın en büyük sorunlarından biri olarak kabul ediliyor. Selülitlerden kurtulmanın yolu ise düzenli beslenmek, bol su içmek ve spor yapmaktan geçiyor. Aynı zamanda yeni çıkan selülit kremleri de yeni selülitlerin oluşmasını engellerken, daha önce oluşmuşların da üzerinde oldukça etkili oluyor. Tek yapmanız gereken bu kremleri düzenli kullanmak ve masaj yaparak uygulamak.
Bölgesel fazlalıklar

 ESTETİK

 Bazen karın bölgenizdeki bazen basenlerinizdeki fazlalıklar sizi kendinizle barışık olmaktan soğutabilir. Bu sorunlarınızdan ne yaparsanız yapın bir türlü kurtulamıyorsanız, spor yapsanız da kilo verseniz de yine oradaki fazlalıklar tüm inatçılıklarıyla gözünüzün önünde duruyorsa çareniz estetik müdahaleler olabilir. Bu sorun için mutlaka bıçak altına yatmanız da gerekmiyor. Bölgesel fazlalıklar için hızlı sonuç veren birçok uygulama bulunuyor. İyi bir araştırma ve iyi bir uzman gözeteminde fazlalıklarınızdan kurtulmanın yolunu bulabilirsiniz.

 



Selülit artık kötü bir anı olacak!



Kadınların ciddi bir sorunu haline gelen selülit Türkiye’de ilk kez uygulanan 'skleroterapi' tedavisi ile ortadan kalkacak.

Kadınların ciddi bir sorunu haline gelen selülit Türkiye’de ilk kez uygulanan "skleroterapi" tedavisi ile ortadan kalkacak. Op. Dr. Cafer Abbasoğlu, "Skleroterapi tedavisi ile selülitler tamamen ortadan kalkacak. Selülit artık bacaklarda değil sadece anılarda yaşayacak" dedi.

Okmeydanı Damar Merkezi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Cafer Abbasoğlu, Türkiye’de ilk defa uygulanan selülit tedavisi metodlarından skleroterapi (köpük) tedavisi hakkında bilgi verdi.

" Dokulara daha az oksijen gidince selülit oluşuyor"

Selülit problemlerinden dolayı bayanların giyim tarzlarını değiştirdiklerini ve psikolojik açıdan sıkıntılar yaşadıklarını kaydeden Op. Dr. Abbasoğlu, varis tedavilerinde kullanılan skleroterapi tedavisi ile selülitlerin tamamen ortadan kalkacağını ve bayanların pürüzsüz bir cilde kavuşacaklarını ifade etti. Selülitin sadece estetik bir sorun olarak algılanmasının çok yanlış olduğunu vurgulan Op. Dr. Abbasoğlu selülitin derini alt tabakasında oluştuğunu belirterek, "Derinin alt tabakasında yağ dokusunun hemen etrafında meydana gelen selülitler derinin üst bölümünde pütür pütür portakal kabuğu dediğimiz görüntüye sahip olurlar. Genişleyen yağ hücrelerinden ötürü vücutta fazla su tutulmaya başlayarak dolaşım zayıflar; dolayısıyla dokulara daha az oksijen gidince dokular elastikiyetini kaybeder ve cilt üstünde pütürlü bir görünüm yani selülit meydana gelir" dedi.

Selülitler yok oluyor

Skleroterapinin normalde sklerozan veya köpük denilen bazı büzüştürücü ilaçların damar içine verildiğinde damarlarda büzüşme yapıp kapanmasını sağlayan bir yöntem olduğunu kaydeden Op. Dr. Abbasoğlu, bu yeni tedavi hakkında şu bilgileri verdi: "Varis tedavisi maksatlı sadece sklerozan madde ile uygulanan sklerotarapilerle, selülitleri yok eden skleroterapiyi karıştırmamak gerekir. Selülite yönelik skleroterapide sadece bizim uyguladığımız metod farklı olup burada sklerozan madde +konsantre şekerli su karışımı kullanılmaktadır. Bu karışımla yapılan skleroterapide uygulanan işlem sonrasında ciltte alerjik reaksiyonlar, renk değişimi, leke, nekroz(yara) oluşmaz. Bu maddelerin damar içine verilmesi neticesinde o bölgedeki cilt altı dokusunda bulunan selülitler ortadan kalkmaktadır. Köpüklü ince kılcal damar tedavisinde sklerozan maddenin seçimi hastanın cilt tipine ,inceliğine ve hormonal durumuna göre değişmektedir. Yapılan uygulama sonrasında giyilmesi önerilen kilotlu varis çorapları sıvının bir müddet daha damarların içinde kalarak etkisinin artmasına yardımcı olmaktadır. Ayrıca giydirilen çorapların dokusundaki maddeler yürüme esnasında cilt ve cilt altına etki ederek hafif bir sıcaklık oluşturmakta ve bu sayede yağlı dokuyu eriterek, selülitleri yok etmektedir."

Tedavi sonrası güven artıyor

Op. Dr. Abbasoğlu, skleroterapi uyguladığı hastalarda tedavi sonrası izlenimlerini ise şöyle anlattı: "Köpük tedavisi uyguladığımız hastaların bir çoğu selülit sorunlarından kurtulabilmek için kozmetik ürünlerden, beslenme ve diyet uygulamalarına kadar deneyebilecekleri birçok yolu denediklerini ancak sağlıklı bir neticeye kavuşamadıklarını üzülerek belirtiyorlar. İşte ümitlerin kaybolmaya yüz tuttuğu bu aşamada skleroterapi ile pürüzsüz ve sağlıklı bir cilde hızla kavuşan bayanlar kendine güvenen, mutlu bireyler halini alıyorlar."

10 Mayıs 2012 Perşembe

Elma - Bal - Ilık Su ile Zayıflayalım! Fit Görünmeyi Kim İstemez ;))

Elma Sirkesi Bal ve Ilık Su ile fazla kilolarınızdan kurtulabilirsiniz. Merak ettiğiniz bir konu: Elma Sirkesi Bal Zayıflatırmı? Cevabımız evet. Elma sirkesi bal  su ile kilo vermek ister misiniz?


Elma sirkesi Bal karışımının faydaları nelerdir?

* Elma sirkesi ve bal karışımının zayıflatıcı etkisi bilinmektedir.
* Vücut için enerji verici özelliği vardır. Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir.
* Bilgisayar başında yorulan ve ağrıyan, ışığa hassas gözleriniz için de sabahları içilecek elma sirkesi bal karışımı faydalıdır.
* Yaraların çabuk iyileşmesi için faydalıdır.
* Mide ekşimesi, gaz ve kabızlığa karşı faydalıdır.
* Pek çok tedavi sürecinde tedaviyi hızlandırıcı özelliği vardır. 
* Ameliyat olmadann dört hafta önce elma sirkesi -bal su karışımı almaya başlamanızda fayda vardır.
* Elma sirkesi bal karışımının kolesterol düşürücü etkisi vardır.

Elma Sirkesi Bal ve Ilık Su ile Zayıflama Formülü

Sabahları içilmesi çok önemlidir. Çünkü metabolizmanızı sabahtan hızlandırısanız, kilo vermeniz kolaylaşacaktır. Her öğün içebilirsiniz. Bir bardak ılık suyun içine bir-iki tatlı kaşığı elma sirkesi ve bir tatlı kaşığı bal ekleyip, karıştırıyoruz.

İsterseniz, her seferinde yapmak yerine, 1 litrelik karışımı hazırlayabilirsiniz. 4 çorba kaşığı elma sirkesi, 4 çorba kaşığı bal ve 4 su bardağı suyu bir litrelik tercihan cam kavanoza koyup çalkalayın.

Elma sirkesi bal karışımı nasıl kullanılır?

Her yemekten sonra yarım su bardağı içilir. Etkisinin kuvvetli olması için sabah içilmesi çok önemlidir. Ufak yudumlar şeklinde içebilirsiniz.

4 Mayıs 2012 Cuma

Astım Hakkında Doğru Bildiğimiz Yanlışlar

Öksürük, hırıltılı solunum, nefes darlığı ve göğüste sıkışma belirtileriyle ortaya çıkan astım, kronik bir hastalık. Ancak ilaçları doğru kullanarak, atakları tetikleyen etkenlerden uzak durarak ve hekimin tedavi planına sadık kalarak sağlıklı bir yaşam sürmek mümkün. 2 Mayıs Dünya Astımlılar Günü’nde Anadolu Sağlık Merkezi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Hişam Alahdab önemli bilgiler verdi.
Son yıllarda görülme sıklığı giderek artan hastalıklardan biri olan astımın özellikle gelişmiş  toplumlarda artışı daha hızlı seyrediyor. Astım hastalarının sayısında gözlenen artışın nedenlerine ilişkin ortaya atılan hipotezlerin başında, sosyo-ekonomik durum değişikliği ve çevre kirliliği geliyor. İyi haber, çocukluk çağı astımlarının yaklaşık yüzde 80’i erişkin çağa gelindiğinde kendiliğinden ortadan kayboluyor.
Amerika ve Avrupa’da yapılmış olan çalışmalar astım görülme sıklığının çocuklarda yüzde 2-15 ve erişkinlerde ise yüzde 2-5 arasında dağılım gösterdiğini ortaya koyuyor. Astım görülme sıklığı ülkemizde ise şehirler ve bölgeler arasında önemli farklılıklar gösteriyor. Genelde kıyı kesimleri, şehirler, büyük metropoller ve düşük sosyo ekonomik yaşam koşullarında daha sık görülüyor. Çocuklukta erkeklerde, erişkin dönemde kadınlarda da biraz daha sık rastlanıyor. Türkiye’de yapılan ulusal erişkin astım görülme sıklığı çalışması oranı %8,1 düzeyinde tespit edilirken, çocuklarda bu oran %6-13% aralığında görülüyor.

1.5 MİLYON ÇOCUK ASTIMLI
“Akciğere havayı taşıyan, hava yollarının mikrobik olmayan müzmin iltihaplanması” olarak tanımlanan astım, toplumda hiç de azımsanmayacak oranda görülüyor. Türkiye’deki çocuk astımlı sayısı 1.5 milyonu, yetişkin astımlı sayısı ise 6 milyonu buluyor.
Astımda yakınmalar tekrarlayıcı ve nöbetler halinde oluyor. Gece ortaya çıkması veya artış göstermesi sık rastlanan bir bulgu. Hafif yakınmaların kendiliğinden gerileyebilmesi mümkün olmakla birlikte alerjenler, ilaçlar, soğuk hava, tahriş edici ağır kokular, enfeksiyonlar bu yakınmaların tekrar ortaya çıkmasına neden oluyor.
TEDAVİ İÇİN EN GÜVENLİ YOL
Astımda tedavinin amacı; semptomların kontrolü ve kontrolün devamının sağlanması, atakların önlenmesi, yaşam kalitesinin bozulmasının önlenmesi. Nefes yolula ile kullanılan inhaler tedaviler tüm yaşlardaki çocuklarda ve erişkinlerde astım tedavisinin temel taşını oluşturuyor. Tüm hastalara inhaler tedaviyi etkin bir şekilde uygulamaları öğretilebilir. İnhalasyon yöntemi seçilirken etkinliği, maliyeti, güvenliği, kullanım kolaylığı, uygunluğu ve hastanın yaşının dikkate alınması gerekiyor. Kontrol altında olmayan astım büyümeyi olumsuz yönde etkiliyor.
İlaçların hekim kontrolünde sabit dönemde geçici olarak kesilerek gereklilik halinde ilaç kullanımına geçilmesi mümkün ama bunun için doğru zamanlama önemli; erken ilaç kesilmesi astımın kontrolden çıkmasına sebep olarak tedavi başarısızlığı ile sonuçlanabilir. Astım hastasına tedavi ile ilgili eğitim verilmesi gerekiyor.

ASTIM HASTALIĞI İLE İLGİLİ DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR
Gebelikte astım ilaçlarının kullanımı bebeğe zarar verir: Astım ilaçlarının gebelikte kullanımı güvenlidir, bebeğe zarar vermez.  Astmatik bir gebenin ilaçlarını kullanmayarak atak geçirmesi bebeğin oksijenlenmesinin bozulmasına sebep olarak bebeğe ciddi zarar verebilir.
Astmatik hastalar spor yapamaz: Kontrol altındaki astım kişide semptoma neden olmaz. Bu sebeple astmatik kişilerde spor yapmaya kısıtlama getirmek önerilmemektedir. Fakat egzersizle tetiklenen özellikli bir astım alt grubu mevcuttur ki bu grupta doktor onayı ile, özellikle aktivite öncesi ilaçlarını kullanarak, kontrollü egzersiz yapılması önerilmektedir .(örneğin bir astmatik bir atletin maraton öncesi ilacını kullanması, klorla tetikelenen astımı olan bir yüzücünün havuza girmeden ilaçlarını kullanması gibi)
Astım ilaçları bağımlıklık yapar, akciğerlere hasar verir: Astım ilaçlarının bağımlılık yapıcı etkisi yoktur. Astım kronik bir hastalık olduğu için tedavisinde kullanılan ilaçların uzun süre kullanımı gerekebilir. İlaçların doz değişikliği veya kesilme kararı hekime bırakılmalıdır.
Astımın aşısı vardır: Astımın değil alerjinin aşısı vardır: Alerji aşıları, ancak belli bir yaş grubundaki ve az sayıda alerjene karşı alerjisi olan hastalarda uygulanır. Aşı uygulama kararı ancak bir alerji uzmanı tarafından verilmelidir. Aşı sadece belli bir alerjene karşı kişinin duyarlılığını ortadan kaldırmak yoluyla etkir halbuki astım alerjik olmayabileceği gibi; alerjik astımlarda da sadece aşı tedavisi asla yeterli olamaz. Her durumda öncelikle kişinin astımı yani havayolu hastalığı tedavi edilmelidir.
Kortizon çok zararlıdır, ne olursa olsun kullanılmamalıdır: Astım kontrolünde toz veya sprey şeklinde kullanılan düşük dozlardaki kortizonun büyük bölümü bronş duvarı düzeyinde kalır. Bu nedenle toplumda iyi bilinen ve korkulan sistemik kortizon kullanımının yan etkileri astım ilaçları ile görülmez. Şiddetli ataklarda damar yolundan veya ağızdan kısa süreli kortizon kullanımı hayat kurtarıcıdır ve kısa süreli kullanımlarda da önemli yan etkiler beklenmemektedir.
BİR ASTIM HASTASININ ASLA YAPMAMASI GEREKENLER NELERDİR?
1. Sigara içmeyin. İçiyorsanız da, bırakmak için yardım alın.
2. Hava kirliliğinde olmayan yaşam ortamları seçmeye çalışın.
3. Alerjiniz olduğunu bildiğiniz önlenebilir alerjenlerden uzak durun.
4. Güçlü kokuları evden uzak tutun. Parfümlü sabun, şampuan veya losyonlardan kaçının. Tütsülerden uzak durun.
5. Astımlı kişinin yatak odasında özel düzenlemeler yapın. Toz tutacak halı, kilimleri kaldırın.  Tüylü koltukları, minderleri ve fazla yastıkları kaldırın.  Yatak takımlarınızı toz geçirmeyen nevresim takımları ile kaplayın. Çarşaf ve nevresim takımlarını sık sık, çok sıcak suda yıkayın ve güneşte kurutun.
6. Evinizdeki havayı temiz ve taze tutmak için pencereleri sık açın.
7. Astım ilaçlarını kendiniz kesmeyin.

1 Mayıs 2012 Salı

Dukan Diyetini Öğrenelim


Pierre Dukan meslek hayatının yaklaşık 35 yılını kilo vermek isteyen insanlara yardıma adamış ve bu uzun yılların verdiği deneyimlerin sonucunda doğru bir yöntem olduğunu düşündüğü diyet yöntemini önermeye karar vermiş.
Dukan Diyetinin 4 Ana Dönemi

Dukan diyeti başlıca dört dönemden oluşuyor. Bunlar aşağıdaki şekildedir:

1) Atak dönemi; kısa ve sarsıcı
2) Seyir dönemi; istenilen kiloya ulaşıncaya kadar taviz vermeden uygulanan dönem
3) Güçlendirme dönemi; Kaybedilen her kilo başına 10 gün
4) Koruma dönemi; Ömür boyu her perşembe sadece protein + 3 çorba kaşığı yulaf kepeği kullanımını bırakmamak ve her gün asansör(e binmemek) veya başka bir egzersiz yapmak

Görüldüğü gibi güçlendirme dönemi ve koruma dönemini de içerdiği için diğer diyet yöntemlerine göre önemli bir farklılık içeriyor. Aslında bir diyette kilo kaybetmenin yanında ulaşılan kilonun korunması da çok önem taşıyor. Kilo vermeyi başaran pek çok insanın elinde bunu korumak için bir reçete olmadığı için yaşamına bıraktığı yerden geri dönüyor.



Şimdi Dukan diyetinin yukarıda bahsettiğimiz dört aşamasına daha ayrıntılı bakalım.
1) Atak EvresiBu dönemde yağsız, sadece protein yönünden zengin gıdalar tüketiliyor. Atak döneminin amacı organizmayı şaşırtmak ve hızlı bir kilo kaybıyla başlangıç yapmak. Dirençli organizmalarda bile kaybedilen kilolarla motivasyonun artmasını sağlamak.

Bu dönemin süresi kilo fazlanıza ve vermek istediğiniz kiloya göre 1-10 gün arasında değişiklik gösteriyor. Bu gün sayısını doğru hesaplamak için yukarıda verdiğim bağlantıdan bilgilerinizi girerek doğru sonuçları elde edebilirsiniz.



Bu dönemde tüketebileceğiniz gıdalar aşağıdaki şekilde maddelenmiştir.

1) Az yağlı etler: Dana ve sığır etleri (etlerin yağsız bölümleri seçilmeli ve yağ kullanılmadan pişirilmeli).
2) Sakatat: Karaciğer, böbrek, dana ve sığır dili,
3) Tüm balık çeşitleri,
4) Bütün deniz ürünleri,
5) Derisiz olarak tüm kümes hayvanları,
6) Yağsız jambon, yağsız hindi ve tavuk dilimleri,
7) Yumurta
8) Yağsız süt ürünleri,
9) Günde 1,5 litre su (içtiğiniz tüm sıvıları sayabilirsiniz)
10) Yulaf kepeği ( 1,5 yemek kaşığı)
Tüm bu gıdaların yanında günde en az 20 dakika yürüyüş,
İsteyenlerce kahve, çay, bitki çayları da içilebilir.

Yukarıdaki listedeki besinleri istediğiniz sırayla, istediğiniz kadar atak dönemi içerisinde kullanabilirsiniz. Fakat bu listenin dışına çıkmak kesinlikle uygun değildir.
2) Seyir Dönemi

Bu dönemde atak dönemindeki proteinlere sebzeler eklenir. Hedeflediğiniz kiloya ulaşana kadar 1+1 ya da 5+5 şeklindeki beslenme yöntemi izlenir. Bunun açıklaması şu şekildedir: 5 gün protein / 5 gün protein + sebze ya da 1 gün protein / 1 gün protein + sebze. Bunu dönüşümlü bir şekilde uygulamanız gerekiyor. Hangisi size uygunsa onu tercih edebilirsiniz, kilo kaybettirme açısından bir farklılık gözlenmemiş.

Fakat kendi deneyimlerimden 1+1 yöntemini sıkıcı olmaması açısından daha uygun olduğunu düşünüyorum.

Bu dönemde sebzeler etlere ek olarak taze veya pişmiş olarak istenilen miktarda yenilebilir. Pişirirken yağ kullanmamanız gerekmektedir. Bu sebzeler domates, salatalık, turp, ıspanak, kuşkonmaz, pırasa, taze fasulye, lahana, mantar, kereviz, rezene ve tüm salata türleri, hindiba, pazı, patlıcan, kabak ve de her öğünde olmamak üzere havuç ve pancardır.

Fakat şuna çok dikkat edilmelidir. Patates, mısır, pirinç, bezelye, nohut, bakla, mercimek ve börülce gibi nişastalı sebzeler bu evrede yenilmemelidir. Her ne kadar yiyeceklerin miktarları sınırsız da olsa durmadan sakız çiğner gibi sebze ya da diğer gıdalar tüketilmemelidir diyor Dukan. Zaten çok fazla açlık hissedilmediği için çok fazla yeme ihtiyacı da duymuyorsunuz.

Bazen seyir döneminde kilo verme durur ya da sebzelerin eklenmesiyle çok hafif bir kilo alma olabilir. Fakat bu geçici bir dönemdir, bir süre sonra kilo verme devam edecektir. Fakat metabolizmanızın direndiğini düşünüyorsanız arada 4 gün atak dönemindeki gibi saf proteinin tüketildiği beslenme biçimini seçin ve günlük yürüyüşünüzü 20 dakikadan 60 dakikaya çıkarın. Direncin kırıldığını göreceksiniz.

Bu direncin sebebi; vücut kendi kaynaklarından kullanılmakta olduğunu fark ediyor ve bunun önüne geçmek için çaba sarf ediyor ve ilk fırsatta kullanılan depoları yerine koymak için çalışmaya başlıyor.

Kişilerin yılgınlığa düştükleri ya da diyete son verdikleri dönem seyir dönemiymiş. Bu oran diyeti uygulayanların % 50’sine tekabül ediyor. İlk verilen kilolardan sonra yılgınlığa düşüp diyetin devamını getiremeyenler ve hedeflediği kiloya ulaştıklarını düşünüp diyeti bırakanlar bu oranı oluşturuyorlar. Peki diyetle hedeflediğimiz kiloya ulaştık, ya sonra? Sonrası Dukan diyetinde güçlendirme dönemi olarak isimlendiriliyor. Güçlendirme dönemi en az kilo verme dönemi kadar önemli. Kilonuzun sabitlenmesi ve yavaş yavaş normale dönmeye başlayan beslenme biçimine vücudunuzun adapte edilmesini içeriyor bu süreç.

3) Güçlendirme Dönemi

Seyir döneminde bir hayli kilo kaybetmiş olan vücut, bu kiloları geri kazanmak için üç yola başvuracaktır:

• Bunların ilki besinlere yönelik iştah duygusunu yaratarak açlık hissi yaratmaktır.

• İkincisi organizmanın daha az enerji harcamaya başlamasıdır. Küçük bir aktivitede bile yorgunluk hissi yarattığı için hareketler yavaşlamaya başlar.

• Son olarak da vücut tüketilen besinlerdeki kalorilerden en yüksek oranda yararlanma eğilimi taşır. Normal koşullarda 100 kalori çekilen bir besinden diyet sonrasında 120-130 kalori çekilmeye başlanır. İştahın artması, kalori tüketiminin azalması ve alınan besinlerden sonuna kadar faydalanılması zayıflamış bir kişinin kalori süngeri hâline gelmesine neden olur.

Bu durum genellikle kişinin ulaştığı kilodan memnun olması ve eski alışkanlıklarına geri dönmesiyle birlikte gerçekleşir. Verilmiş kiloların büyük bir hızla geri alınmasının en doğal ve en sık görülen nedeni budur.

Bu kiloların geri dönmesini engelleme konusunda hiç bir doğal yöntem ya da tedavi yoktur. Bunu önlemenin en iyi yolu iyi bir beslenme stratejisi izlemektir.

Kiloların geri dönmesi açısından en riskli dönem her kaybedilen 1 kilo için 10 gündür. Bu nedenle güçlendirme döneminin ne kadar süreceğini hesaplarken verdiğiniz toplam kiloyu 10 ile çarpmalısınız ve sonuçtaki gün sayısı kadar bu döneme özgü beslenmeye devam etmelisiniz.

Güçlendirme döneminde tüketilecek besinler:
- Atak döneminin proteinli besinleri,
- Seyir döneminde yenilen sebzeler,
- Muz, üzüm ve kiraz dışında her gün bir porsiyon meyve,
- Günde iki dilim tahıllı ekmek,
- 40 gr. çok yağlı olmayan peynir,
- Haftada 2 porsiyon nişastalı gıda,
- 2 çorba kaşığı yulaf kepeği,
- 25 dakika yürüyüş,
- Haftada 2 kez ödül yemeği ( Ödül yemeğini arka arkaya günlerde, öğünlerde ve üst üste 2 tabak yemeyin.)
- Haftada 1 gün mutlaka atak dönemindeki gibi saf protein diyeti uygulayın.
4) Koruma Evresi

Hedef kiloya ulaştınız, güçlendirme evresinden geçerek kilo sabitlemesini başardınız, bundan sonra yaşam boyu sürecek olan bazı kuralları içeren koruma evresine geçiliyor. Bu evrenin kuralları diğerleri kadar katı olmasa da yine de yaşam boyunca dikkat edilmesi gereken bazı şeyler var. Çünkü kilo alma konusunda tehlike hâlâ devam ediyor.

Koruma döneminde uyulması gereken kurallar:

1) Haftanın 6 gününde her istediğiniz yemeği yemeye dönebilirsiniz.
2) Diyet boyunca öğrendiğiniz bilgileri uygulayın,
3) Haftanın 1 günü ( bunun hep aynı gün olmasına dikkat edin) saf protein içeriği tüketin,
4) Hiç asansör kullanmayın,
5) Her gün 3 çorba kaşığı yulaf kepeği yiyin.

Eğer bu kurallara uymazsanız verdiğiniz kiloların her zaman için geri dönme ihtimali vardır.


Yulaf Kepeğinin ÖnemiYulaf kepeği, yiyeceklerdeki besleyici maddelerin bağırsaktaki emilimini frenleyen bir madde olması nedeniyle 3 kaşıktan fazla tüketilmemelidir. Çünkü bu vitamin ve minerallerin emilimini de olumsuz etkileyecektir.

Vücut Yağ Oranı

Pierre Dukan genetik olarak belirlenmiş bir yağ hücresi stokuyla dünyaya geldiğimizi ifade ediyor. Normalde bu hücrelerin sayıları sabittir ve değişmez. Fakat bu sayı kişiden kişiye farklılık gösterir. Genetik olarak kadınlarda erkeklere oranla daha fazla yağ hücresi vardır, bir kadının %10’dan daha az yağ rezervine sahip olması yumurta oluşturmasına engel olacaktır.

Yağ rezervinin az olması gibi fazla olması da ciddi sorunlara neden olacaktır. Kötü beslenen ya da çok fazla kilo alan bir kadında veya erkekte yağ hücreleri de kilo alır. Kişi kilo almaya devam ettikçe bu hücreler yağ ile şişmeye başlar. Eğer kilo alımı devam ederse, hücreler de esnekliğini kaybedecek bir büyüklüğe ulaşır. Bundan sonra alınacak her kilo, kilo probleminin geleceğini ve prognozunu tamamen değiştirir. Daha fazla yağ içerecek kapasitesi kalmayan yağ hücresi iki kardeş hücreye bölünür. Basit gibi görünen bu bölünme birden vücudun yağ depolama kapasitesini iki katına çıkarır. Bu noktadan sonra kilo alma eğilimi devam eder, kilo almak kolaylaşırken vermek zorlaşır. Yağ hücresinin ebatlarını her zaman küçültebilirsiniz fakat oluşmuş iki hücreleri asla eskisi gibi ana bir hücreye dönüştüremezsiniz.

Bu nedenle yaşamınızın herhangi bir döneminde vücut kitle endeksiniz 29'a ulaşmış ya da bunu geçmişse yağ hücreleriniz bölünmüş olabilir, bölündüyse sizi çok daha zorlu bir süreç bekliyor demektir. Eğer bu sınıra ulaşmamış fakat risk varsa bunun önüne geçmek için çaba harcayın, çünkü geri dönülmez bir yola girmenize çok az kalmış.

Burada beslenmenin yanında egzersizin faydalarına da değinmeliyiz.
Diyet yaparken ideal olan hem organizmaya giren kaloriyi kontrol etmek hem de bunun yanında egzersiz yaparak kalori harcamaktır.
Ne Kadar Çok Diyet Yaparsanız Zayıflama Şansınız O Kadar Azalır

Ne kadar çok diyet yaparsak, diyetlere karşı o kadar güçlü bağışıklık geliştiririz ve o kilo verme de o oranda zorlaşır. İnsanoğlunun ilk ortaya çıktığında depolanan yağlar onun hayatta kalma garantisiydi ve bedenlerimiz kalori israfına ve yağ depolarının tüketilmesine direnç gösterecek şekilde programlandı. Bugün bolluk içinde yaşıyoruz ama genlerimizde ve programlarımızda hiçbir değişiklik yok. Bu nedenle, bütün zayıflama çabaları vücut tarafından kendisinin karşı koymaya programlandığı cinsten bir tehlike olarak algılanıyor.

Peki buna nasıl karşı koyacak? İki şekilde: Bir yandan az harcayarak, tasarruf edecek, diğer yandan da tüketilen yiyeceklerden sonuna kadar yararlanacak, bütün besleyici özünü emecek. Sonuçta ne kadar çok diyet uygularsanız vücudunuz direnç göstermekte o kadar ustalaşacak. Bu direnç zayıflamanın yavaşlaması olarak kendini gösterecek ve kilo kaybı ne kadar yavaş olursa moralinizin bozulması, gözünüzün yılması ve başarısızlık riskiniz o kadar artacak.
Diyetlerin Kilo Verdirmesinin Durması

Ne kadar iyi uygulanmış olursa olsun bir diyette bu “durağanlık basamağına” gelindiğinde kilo kaybı ya çok azdır ya da hiç yoktur. Yarıda bırakılmış ya da başarısız olmuş diyetler en çok bu noktada vazgeçilen diyetlerdir.

Oysa vücudumuz gelen besin desteğinin azalmasına ya da diyetlere karşı ne yapacağını bilmekle birlikte fiziksel çaba sarf ederek harcanan kalorilere karşı direnç göstermesini sağlayacak araçlara sahip değildir. Bunun için programlanmamıştır. Aylar boyunca günde 350 kalori yakmanızı sağlayacak şekilde bir saat koşuya çıkarsanız bunu yaptığınız sürece her gün aynı miktarda kaloriyi harcarsınız.

Rahim Ağzı (Serviks) Kanseri Belirtileri ve Tedavisi

İnvazif serviks kanseri (yayılım gösteren rahim ağzı kanseri) uzun yıllar Dünya'da en fazla görülen kadın genital sistem kanseri olmuştur. Ancak smear gibi tarama yöntemlerinin yaygınlaşması ile görülme sıklığı giderek azalmaktadır.20 ile 80 yaş arasında bütün kadınlarda görülebilir.En çok Kolombiya'lılarda en az ise İsrail'lilerde görülür.

Risk Faktörleri

 Uzun yıllar serviks kanserinin cinsel temas ile bulaşan bir hastalık olduğu düşünülmüştür. Buna sebep 1842 de bir araştırmacının rahibelerde bu hastalığın ortaya çıkmadığını gözlemlemesidir. 1953 yılında yapılan bir çalışmada hayat kadınlarında görülme sıklığının normal kişlere göre daha fazla olduğunun saptanması bu fikri güçlendirmiştir.Monogamik yani tek eşli yaşamın ağır bastığı Müslüman ülkelerde Yahudilerde ve koyu katoliklerde de az görülmesi yine bu fikrin lehinedir.Ancak bu toplumlardan gelişmiş ükelere göç edenlerde hastalığın artış göstermesi çevresel faktörlerin de etkisini gündeme getirmektedir. Cinsel yaşamın 20 yaşından önce başlaması, 2 den fazla partner, düşük sosyoekonomik düzey, partnerin birden fazla kişi ile cinsel temasda bulunması, HSV ve HPV türü virüsler risk faktörlerini oluşturur. Sigara da önemli bir risk faktörü olarak karşımıza çıkmaktadır. Fazla sayıda doğum yapmak ve erkeğin sünnetsiz olmasının da riski arttırdığı öne sürülmektedir. Ancak bu düşünceler popüleritesini kaybetmektedir.

Belirtileri

 
Erken dönemde (CIN aşamasında) yakalanmayan serviks kanseri ilerlemeye başlar ve klinik bulgu vererek karşımıza çıkar.En sık görülen yakınma anormal vajinal kanamalardır. Kanserli dokuda damarlanma arttığı için dokunma ile cinsel ilişki, muayene gibi durumlarda kanama başlar.Canlılığını kaybedeb doku nedeni ile kötü kokulu pis bir akıntı ortaya çıkabilir. İlerlemiş vakalarda durdurulamayan kanamalar görülür. Hastalığın yayılımına bağlı olarak böbrek yetmezliği görülür ve bu en sık rastlanılan ölüm nedenidir. Klasik olarak ağrısız kanama ve et suyu kıvamında akıntı serviks kanserini düşündürmelidir.

Evreleme

 Optimal bir tedavi için hastalığın evresinin tam ve doğru olarak saptanması gerekir. Bugün için kabul edilen evrelemede 5 kademe kullanılır. En erken evre Evre 0, en ileri evre de evre 4 dür. Burada uzak organlara metastaz (yayılım) bulunur. Her evre kendi içinde alt evrelere ayrılır (Evre 1a1, Evre 2a gibi). Evreleme klinik olarak, yani muayene, sistoskopi (mesanenin gözlenmesi), rektoskopi, ilaçlı böbrek filmi (IVP), radyografi ve bilgisayaralı tomografi sonuçlarının bir arada değerlendirilmesi ile yapılır. Ultrasonografinin evrelemedeki rolü sınırlıdır. Bazı yazarlara göre de uygun bir evreleme için cerrahi olarak hastayı değerlendirmek gerekir. Ancak bu fikrin taraftarı azdır.

Tedavi

Tedavide prensip olarak Evre 2b ve üzerindeki hastalara ameliyat yapılmaması fikri hakimdir. Evrelere göre önerilen tedavi şekilleri şunlardır:

Evre 0                      Konizasyon veya basit histerektomi (rahim alınması)
Evre 1a1                  Lenf ve damar yayılımı yoksa Konizasyon veya basit histerektomi
Evre 1a2- Evre 2a   Geniş ve radikal histerektomi
Evre 2b ve üstü       Radyoterapi

Günümüzde uygulanan radikal histerektomi oldukça büyük bir ameliyattır. Amaç kanseri sınırlarının ötesinde sağlam dokulardan da geçerek damarları ve lenf yolları ile birlikte çıkarmaktır.Eğer bunda başarılı olunamayacaksa radyoterapi uygulamak cerrahiden daha iyi sonuçlar verir. Bazı yazarlara göre de hastalığın evresi ne olursa olsun 50 yaşından büyük hastalar cerrahi yerine radyoterapi ile tedavi edilmelidirler, ancak bu fikrin savunucuları giderek azalmaktadır. Bu azalmanın nedeni anestezi alanındaki gelişmelerdir.

Tedavide yaygın olarak kullanılan bir başka yöntem de cerrahiye ek olarak radyoterapi uygulamaktır. Radyoterapi serviks kanserinin her evresinde kullanılabilir. Burada amaç cerrahi ile ulaşılmayan kanserli hücrelerin tahrip edilmesidir.

Son yıllarda serviks kanserinde kemoterapi de denenmektedir ancak yararı hala daha tartışmalıdır.

Hastalığın gidişatı ve sağkalım

Serviks kanserinde prognoz yani hastalığın gidişatı pekçok faktöre bağlıdır. Bunlar hastalığın evresi, lenf nodu tutulumu, tümörün büyüklüğü, damar tutulumu, hücre tipi, hücrenin DNA içeriği gibi faktörlerdir. Hastalığın evresine göre 5 yıllık sağkalım oranları şu şekildedir.

Evre 1 % 85
Evre 2 % 66
Evre 3 % 39
Evre 4 % 11

Hastalığın takibi esnasıda nüks ortaya çıkarsa prognoz çok kötüdür ve hastaların %80'i kaybedilir. Nüksler genelde ilk 2-3 yıl içinde görülür. 5 yıldan sonra oldukça nadirdir.
Serviks kanseri son derece öldürücü ve tedavisi güç bir hastalık olmasına rağmen düzenli kontroller sayesinde çok erken dönemde fark edilebilen ve kolaylıkla hatta çoğu zaman ameliyata bile gerek kalmadan tedavi edilebilen nadir kanserlerdendir.